Hominini türlerinin ortak olduğu çene kemikli-bağışıklık sistemi, fizyolojik sistemin bir alt sistemidir. Eski Hint uygarlığından öğrendiği aşılamayı 3000 yıldır tebasına uygulayan yegane topluluk olarak Türk köklü göçer-gezer kabile ve devletleri bu tekniğin 1700’lerin ortalarından itibaren Avrupa tarafından kazanılmasına olanak sağlamıştır. Dr.Pasteur’un çalışmalarına katkı veren ve Tifüs dahil çeşitli ilk-buluş aşılar üreten Osmanlı İmparatorluğu’nun bu geleneği 1980’lerden itibaren bir süre salt hayvan aşıları düzeyinde devam etmiştir. Dünya’da en fazla primer immün yetmezlik vakalarının görüldüğü ülkemizdeki immünoloji çalışmalarının son ürünleri 20 civarında geliştirilen SARS-CoV-2 aşılarıdır. İnsan ve hayvan bağışıklık sistemi üzerine çalışmalar 1980’lerde Dünyada büyük hız kazanmış, onu moleküler düzeyde anlaşılan yegane fizyolojik sistem haline getirmiş, sonuçları 10 yıl içinde uygulamalı bilimlere oldukça değerli katkılar sunmaya başlamış, Batı kurumlarında immünoloji birimlerinin sayısı aniden binlerle ifade edilen sayılara yükselmiş, sonuçta bağışıklık sistem bilimi günümüzde bağımsız bir alan olma kimliğini kazanmıştır. 1974’de bir grup çocuk hastalıkları ve hematoloji uzmanı tarafından Türk İmmünoloji Derneği kurulmuştur. Günümüzde 112 tıp fakültemizden 16‘sında bağımsız immünoloji anabilim dalı kuruludur. Üniversitemizde 1997 yılında immünoloji yüksek lisans programı açılmıştır; 2007’de başlayan doktora programı immünolojide doktora standartları (1992) ve ORPHEUS doktora standartlar (2012) çerçevesinde yürütülmektedir.